Bu benim hikayem.
Çok değil bir kaç yıl öncesine dek davranışlarımı şekillendiren ana duygunun korku olduğunu artık anlayabiliyorum. Kaybetmekten korkmak, yetememekten korkmak, başaramamaktan korkmak, anlamamaktan korkmak…
Mükemmel olmak gerektiğine inanmak ve mükemmel olmaya çalışmak büyük strese neden oluyor, hem kendimiz için, hem çevremizdekiler için.
Korkunun ve mükemmeli aramanın uzun ve dar tünelinden düşe kalka, yara bere ala ala çıktım. Bugün sorsanız hayatta en önemli şey nedir diye, “En önemli diye bir şey yoktur. Sizin öncelikleriniz vardır. Zamana ve yere göre, yaşınıza göre değişen, degişmesi gayet doğal olan öncelikler” derim. Biraz daha ileri gitmem gerekirse, “Tüm önceliklerinizi değerli ve önemli kılan, tutkudur, aşktır, sevmektir” derim.
Korku bana çok insani ve varoluşsal bir duygu gibi geliyor. Tehlikelere karşı kendimizi savunmamızı, varlığımızı devam ettirmemizi sağlayan temel içgüdümüz. Korkunun fazlası ise bloke edici, engelleyici.
Okumaya devam edin...