Aklınıza Gelen, Başınıza Gelir

Yesim Tuba Başaran —  24 Mart 2017 — Yorum bırakın

İlla ki yaşamışsınızdır. İşinizle ilgili veya değil. Aklınıza gelen başınıza gelmiştir. “Ya ama ben bunu düşünmüştüm” diye geç kalmış hissetmiş ve üzülmüş olabilirsiniz. Başka biri fırsatı değerlendirip çözümle ilgili ortaya çıkıp kredileri toplamış olabilir. “Ben bunu sorun çıkmadan da çözmüş olabilirdim” diye daha da çok üzülmüş olabilirsiniz. Hatta sorunun çözümü sizin önünüze oldukça uzun bir işçilik gerektiren yeni bir iş olarak gelmiş olabilir. Nereden biliyorum? Çünkü bu durumu çok yaşadım! Kadınlık deneyimleri ile ilgili kural bir: Bir şey sizin başınıza geliyorsa, başkalarının da başına geliyordur. Ona kıymet biçin, deneyimlerinizi paylaşın 🙂

Eğer bu sorunu hiç yaşamadıysanız, aklınıza gelenlerle ilgili önlemlerin kurum içinde alınmasını sağlayabiliyorsunuz demektir. Kullandığınız yöntemleri, uyguladığınız stratejileri bizlerle de paylaşın; herkesin işine yarayacaktır.

“Aklınıza gelen başınıza gelir” aslında risk yönetiminin temeli. Risk yönetimi nedir? “Acaba neler ters gidebilir” diye düşünmek, aklınıza gelen tersliklerin olma ihtimallerini, gerçekleştiklerinde verecekleri zararları belirlemek ve her biri için uygun önlemler almak. Bu önlem proje planına yeni iş adımları eklenmesi de olabilir, riski görüp “yapacak bir şey yok” deyip kabullenmek de. Çözümler, risklerin olma ihtimalleri, verecekleri zarar ve çözümün maliyetine göre belirleniyor.

Yazılım geliştiriyorsanız, çok muhtemel ki, işler önünüze kapsamı, yöntemi belirlenmiş ve iş adımları planlanmış olarak geliyor. Çeşitli ekranlar çizilmiş, hesaplamalar belirtilmiş olabilir. Çalıştığınız yerin standart belirleme konusundaki düzeyine göre tüm veri doğrulama kuralları, ekranlarda vermeniz gereken mesajlar bile belirlenmiş olabilir.

Sizden beklenen işe baktığınızda, aklınıza ters gitme ihtimali olan bir şeyler geliyor, sunulan çözümde içinize sinmeyen noktalar görüyorsanız, bilin ki şu an risk yönetiminin ilk adımını atıyorsunuz. Eğer aklınıza gelen başınıza gelmesin istiyorsanız, bu adımın devamını getirmelisiniz. Ama bunu yapmadığımız zamanlar olabiliyor.

Aklımıza gelenleri neden söylemeyiz?

Genellemek doğru değil elbette ama çoğu durum için geçerli: Erkekler kurcalamak, keşfetmek için teşvik edilirken, hata yaptıklarında bizler kadar utandırılmazlarken, bizlere aşmamamız gereken sınırlar çizilir. Hatalarımız kolay kabul edilmediği için, biz de çizili sınırlara basmadan yaşama alışkanlığı geliştirip hata yapmaktan daha çok korkarız. “Hadi ordan” diyecek olanlarla bir sonraki yazıda buluşalım 🙂 Elbette bu durum sadece cinsiyetle ilgili bir konu değil. Hepimiz, çeşit çeşit nedenlerle bu tür durumlar yaşayabiliriz.

Bu alışkanlığımızdan dolayı aklımıza gelenleri kendimize saklamayı doğru bulabiliriz. “Muhtemelen yanlış düşünüyorum” diyebiliriz. Ne de olsa bizden deneyimli bir dolu insanın önünden geçti bu konu, tarttılar ettiler ve bu çözümü belirlediler, değil mi? Benim aklıma gelen konu neden önemli olsun ki? Önemli olsaydı zaten çoktan başka birisi düşünmüş ve çözüm üretmiş olurdu. Zaten iş bu noktaya gelmiş, söylesem kim dinler ki beni? İnsanlara da ekstra iş çıkarmak olur, hiç gerek yok. Zaten, zaten, çok muhtemelen, yanlış düşünüyorum, böyle bir ihtimal olsaydı, zaten düşünülmüş olurdu. Öyle değil mi?

Der, ve geçeriz 🙁

Aklıma gelenleri neden söylemeliyim?

Çünküüü… Bir çok nedeni var. Aklınıza gelenlere bağlı.

Yani tamam. Öyle çok performans gerektirecek bir sistem değil. Normalde bilemedin 10, bilemedin 20 anlık kullanıcısı olacak. Ama epey ilgi çekici olduğu için duyurusu yapıldığında bir çok insan merak edip tıklarmış gibi duruyor. Yani belki 2.000 kişi bile sisteme girmek isteyebilir o an. Ama planlanan sistem bu yükü kaldırmasına göre tarif edilmemiş. Esktra çaba gerekiyor. Amaaan neyse, böyle bişey olacak olsa, başkası düşünmüş olurdu.

  • Yanlış. Başkası düşünmedi. Bilmiyoruz, belki haklısın binlerce insan tıklayacak, belki de yanılıyorsun. Eğer haklıysan, sistemin insanlar üzerindeki ilk intibası hiç de hoş olmayacak. Bu riski almaya değer mi? Bence değmez.

Off. Bu ekranın nasıl kullanılacağını ben bile anlamadım. Şimdi önce şuraya tıklaman lazım, sonra buraya, şu seçeneği de seçtik mi, sonra butonlardan şu aşağıda olana tıklayacağız, hah tamam, işimizi gördük. Tamam ya, kolaymış, ok, sorun yok.

  • Yanlış. İlk gördüğün an sen anlamadıysan, muhtemelen başkası da anlamayacak. Eğer haklıysan, bu ekran kullanıcılarda huzursuzluk ve memnuniyetsizlik yaratacak, anlaşılmadığı için destek ekibine de iş yükü çıkaracak. Bir de zaten sonra düzeltmen için senin önüne yeni bir iş olarak geri gelecek. Bu riski almaya değer mi? Bence değmez.

Hmmm. Herşey bayağı açık tarif edilmiş. Çok güzel! Ama, sanki ana tanımlarda bir değişiklik olsa bu tarif sorun çıkaracak gibi duruyor. Aman ya, eğer değişiklik olma ihtimali olsaydı burada belirtirlerdi. Demek ki değişiklik olmuyor.

  • Yanlış. O değişiklik % 99 gerçekleşecek! Hatta mevzu senin tahmin etmediğin kadar sorun yaratacak. Konu farkedildiğinde çok geç olmuş olacak ve bir dolu operasyon baştan yapılmak zorunda kalacak. Sayısız mutsuz müşteri ve fazla mesai yapmak zorunda kalan insanlar olacak. Hmm, bir de, hatırlatmaya gerek var mı, düzeltmen için senin önüne geri gelecek. Bu riski almaya değer mi? Bence değmez.

Eee, ok, ben şimdi bunu yazayım da, hani sanki bizim şu diğer sistemle entegrasyonu hiç düşünülmemiş. Yani bu tanım zaten bizim şu diğer modülde yok muydu? Aman canıım, ben nerden bileyim ki? Diğer ekipten insanlarla sohbetlerime dayanarak spekülasyon yapıyorum şu an. Böyle önemli bir entegrasyon konusunu atlarlar mı hiç?

  • Yanlış. Atlarlar. Sonra ne olur? Yönetim bir rapor ister. “A aaa, ama o raporu hazırlamak için bizim şunla şunun konuşması gerekiyor, ama yapı buna uygun değil ki!” Yönetim ne düşünür? “Bu kadar basit bir işi bile mi yapamıyorlar?” Tabii ki konu düzeltmen için senin önüne geri gelir. Bu riski almaya değer mi? Bence değmez.

Örnekleri artırmama gerek yok değil mi? Mevzuyu anladın 🙂

Off, peki, o zaman aklıma gelenleri nasıl söyleyeceğim?

İnanmazsınız ama aklınıza geleni söylemek, işin ikinci kere önünüze gelmesinden, üstelik ilkinden daha uzun bir mesai gerektirecek bir şekilde önünüze gelmesinden daha kolay. Aklınıza geleni söyleyeceksiniz. Evet, bu, sadece söyleyeceksiniz.

Söylemenizin önünde iki engel olabilir.

Birincisi: Korkularınız, güvensizlikleriniz. Bunu boşverin. Demesi kolay tabi. Ama valla boşverin. Hem kendinize hem de başkalarına fazla mesai çıkaracak bir susma kararı yerine, konuşun! Biliyorum, kendiniz için değilse bile, başkaları için bunu göze alabilirsiniz. Konuşun. Velev ki öngörünüz yanlış. Olsun. Zaten siz tartışmayı açmasanız, kim bilebilir ki? Siz söyleyin. Tartışılsın. Yanlışsa düzeltilsin.

İkincisi: Dinlenmeyebilirsiniz. Konuştuğunuzda dinlenme ihtimaliniz olduğu kadar ciddiye alınmama ihtimaliniz de var. Siz önce bir konuşun, gördüğünüz riskleri, sorunları anlatın. Ciddiye alınmanız tamamen demokrasi kültürü ile ilgili. Yani eğer ciddiye alınmazsanız, bunu kişisel almayın. İçinde yaşadığımız ülkenin, genel toplumsal kültürün ve nihayetinde çalıştığınız kurumun demokrasi anlayışının çıtası belirleyici olan. Kuralları siz belirlemediniz. Ama alışkanlıklarınız gözünüzün önüne tül perde çekmesin. Konuşmaya başladığınızda hiç ummadığınız insanlar sizin yanınızda olabilir, kaygınızı paylaşabilir, çözüm için sizinle birlikte çalışabilir.

Velev ki dinlenmediniz?

Ne yalan söyleyeyim. Buraya kadar rahat rahat yazdım ama, bu dinlenmeme mevzusu benim de henüz aşma yöntemini tam olarak bulduğumu iddia edeceğim bir konu değil. Bulanlar stratejilerini paylaşırsa çok memnun olurum. Kadınlık deneyimleri ile ilgili kural iki: Başarısızlıklarınızı paylaşmaktan çekinmeyin! 🙂

Dinletmenin yöntemini arayın. Bunu işin bir parçası olarak görün. İnanın o karmaşık algoritmaları yazmaktan, sistemin güvenliğinden performansına her şeyini düşünmekten daha zor değil. “Abartıyorsun” diyebilirler, “işi zora sokuyorsun” diyebilirler, bir çok şey diyebilirler. Bunları göze almayı deneyin. Bugün değilse de, yarın bir deneyin.

Yoksa, aklınıza gelen başınıza gelecek. Mevzu size ve başkalarına fazla mesai çıkartacak. Çünkü başlangıçta sizi dinlememiş olan kişiler sorunun çözümünde sizden fazla mesai isteyecek. Muhtemelen üzüleceksiniz, ben çok üzüldüm 🙂 Ama üzülmek çözüm değil. Siz deneyin, bugün, hadi henüz hazır değilseniz, yarın, gördüğünüz riskleri, çözüm önerilerini anlatmayı bir deneyin. Olmadı mı? Tekrar deneyin. Başka bir yöntemle deneyin. “Yahu tüm bu yöntemleri neden ben bulmak zorundayım” diye bunaldığınızda, sakinleşmek için Kadın Yazılımcı grubuna katılın, bu dayanışmadan güç alın! 🙂

Yesim Tuba Başaran

Posts

Matematiği çok seviyordu ve sosyal bilimlerden haberi yoktu. O nedenle 1996 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği'nden mezun oldu. Yazılımla ilgili derslere bayılmıştı, mezuniyetten sonra kendini sektörde buldu. Özyeğin Üniversitesi'nde Yazılım Müdürü olarak çalışıyor. İkinci bir hayat verilseydi sosyoloji, siyaset bilimi, sinema ve istatistik okurdu. Ama olsun, şu anki hayatı the next best thing.

No Comments

Be the first to start the conversation.

Yorum yapmak için